30 Ağustos 2017 Çarşamba

Büyük Zafer

Zafer Bayramı...

30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlığında, zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni anmak için Türkiye Cumhuriyeti'nde her yıl 30 Ağustos günü kutlanan resmi ve ulusal bayramdır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için "Başkomutanlık Meydan Muharebesi" adıyla da bilinen "Büyük Taarruz"un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan Orduları İzmir'e kadar takip edilmiş, 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin tümüyle ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.   

Büyük Taarruz'un planlaması büyük bir gizlilik ve titizlik içinde yapılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını Haziran ayında almış ve bu kararı sadece cephe komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa ile paylaşmıştır. 20 Temmuz 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisinden dördüncü defa olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Başkomutan unvanı verilmiştir. 

26 Ağustos sabahı saat 05.30'da Türk topçu ateşiyle taarruz başlamıştır...

30 Ağustos'ta Kütahya Aslıhanlar civarında kuşatılmış düşman birlikleri, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Muharebesi'nde bozguna uğratılmıştır.

Düşmanın toparlanmasına fırsat vermemek amacıyla, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1 Eylül 1922'de, tarihe geçen ve düşmanın Anadolu'dan tamamen atılacağını açıkça beyan eden o efsane sözünü söylemiştir:

"Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"

Bu emir doğrultusunda ilerleyen ordu, 1 Eylül'den itibaren sırasıyla; Uşak, Eskişehir, Balıkesir, Bilecik, Aydın ve Manisa şehirlerini geri almıştır. En son olarak 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. 

İçlerinde Yunan Ordusu başkomutanı Trikupis'in de yer aldığı çok sayıda Yunan askeri bu taarruz esnasında esir alınmıştır. 

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ordusu'nun İzmir'e girişi

Büyük Taarruz o güne kadar, yaklaşık 200 yıldan beri Türk Ordusunun zaferiyle sonuçlanan ilk taarruz savaşıdır. 

Türklerin kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. 

"Büyük Zafer"den iki yıl sonra 30 Ağustos 1924 Cumartesi günü Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın katılımıyla Büyük Zafer için ilk kutlama yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa o gün Büyük Zafer'in önemini şu şekilde ifade etmiştir:

"Hiç şüphe etmemelidir ki, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır..."

1926 yılında çıkarılan kanunla 30 Ağustos günü Türk ordu ve donanmasının bayramı ilan edilmiştir. Ardından dönemin Milli Savunma Bakanı Recep Peker'in imzasıyla bayramın nasıl kutlanacağına dair bir genelge yayınlanmıştır. 1926 yılından itibaren "30 Ağustos Zafer Bayramı" olarak Büyük Zafer anmaları ve kutlamaları yapılmaktadır.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin sonucunda,

Yok edilmek istenen, 

Ama özgürlüğüne ve bağımsızlığına düşkün bir halk, 

Ülkesini işgalcilerden kurtarmış ve millet olmuştur. 

Türk milleti olmuştur.   







Kaynak: Wikipedia

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Liyakat - Ehliyet - Adalet

Birbirini tamamlayan üç önemli değer..

Özellikle çalışma hayatında başarılı, güçlü ve istikrarlı olmak istiyorsanız çok daha önemlidirler.

Bu değerlere önem vermeyen kişiler ve kurumlar, başarısızlığa ve hatta yok olmaya mahkumdurlar.

Şunu belirteyim,

Bu kurumlardan kastettiğim, bir ülkede bulunan tüm kurumlardır. Tüm sistemi kapsamaktadır.

-----

Türk Dil Kurumundan bu 3 kavramın anlamlarına bakalım...

Liyakat: Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu...

Ehliyet: Ustalık, uzluk...

Adalet: Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme...

-----

Ne yapılmalı?

Kurumlarda, 

İnsanların yaşam tarzına ve inancına karışmadan, ideoloji yapmadan,

Sadece liyakata, ehliyete ve adalete dayalı bir sistem, bir anlayış olmalı. 

Kurumun en başındaki kişi, bu değerlere uygun bir şekilde başa getirilmeli. Ki herkes büyük saygı duysun.

Kurumda çalışmak isteyen herkese bu değerlere göre iş verilmeli.

Yani işi kime vermeliyiz? 

O işi yapmaya uygun, uzman ve onu hak eden kişiye vermeliyiz.

Bu şekilde işe alınan kişi, kurumunu severek ve ona sadakatle çalışır. Hiç bir zaman aldatmaz, ihanet etmez. 

İşte bunu uyguladığınızda ve sistemi oturttuğunuzda hiç bir güç sizi yıkamaz.

Güçlü ve istikrarlı olursunuz. 

Başarı kendiliğinden gelir.