27 Aralık 2017 Çarşamba

Pragmatizm

Faydacılık, yararcılık, uygulayıcılık...

Gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünme temelleri üzerine kurulmuş olan felsefi akım. 


Kelimenin dayandığı felsefi terim "pragma"; iş, eylem demektir. "Pragmatik" ise kelime anlamı olarak eyleme yönelik anlamına gelir. "Faydacılık" bu terime karşılık kullanılan sözcüktür. 


William James* (1842 - 1910) pragmatizmin öncüsüdür. 


Temelinde uygulamada ya da eyleme dökmede faydacı bir anlayışın benimsenmesi, sonuç odaklı hareket etmek vardır. İşin nasıl yapıldığından ziyade nereye vardığı önemlidir. 


Geliştirilen teorilere göre pragmatizm, hem "iyi"nin teorisi hem de "doğru"nun teorisidir. 


İyinin teorisi olarak faydacılık, refahçıdır. İyi, en fazla faydayı sağlayandır. Burada fayda; zevk, tatmin veya nesnel değerler listesine göre tanımlanır. 


Doğrunun teorisi olarak ise faydacılık, neticedir. Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçektir. Eğer bir bilgi günlük hayatta işe yarıyorsa o bilgi doğrudur. Yaramıyorsa yanlıştır. 


Başımıza kötü bir olay ya da kaza geldiğini düşünelim. Olay yaşandı ve bitti. Olumsuz bir şey yaşadık ama pragmatist insanlara göre burada bile fayda sağlayan bir şey vardır. İleriye dönük olarak bu olaydan, bize en fayda sağlayacak sonucu çıkarıp, gereken önlemleri alıp, bundan sonrası için iyi ve doğru olanı yapmalıyız.

Dünya devamlı değişim halindedir. Değişmez bir gerçeklik yoktur. Biz de bu değişime ayak uydurmalı, hatta değişimin kendisi olmalıyız. İlerlemeliyiz...

"Değişim, cesaret ister."






Kaynak: Wikipedia

9 Aralık 2017 Cumartesi

Güzel Sanatlar

İnsanlarda estetik yönden bir zevk duygusu uyandıran, 

Hayranlık ve heyecan yaratan, 

Ruh ve duyguyu ilgilendiren sanatlardır. 

Hayata farklı bir açıdan bakma, üstün bir sezgi, ince bir duygu gerektirir. 

Güzellik ve zevkle ilgilenir. 

Amacı, güzelliği ifade etmek ve yorumlamaktır.


Güzel sanatlar nelerdir?


Edebiyat: Duyguları, düşünceleri, hayalleri ve olayları estetik değerler çerçevesinde, sözlü veya yazılı olarak ifade etme sanatıdır.



Resim: Herhangi bir yüzey üzerine çizgi ve renklerle yapılan; yağlı boya, guaj boya, pastel boya, sulu boya, sprey boya, bilgisayar yazılımı gibi hemen her tür malzemenin kullanılabildiği sanat biçimidir.



Heykel: Doğada bulunan ya da hayal gücüne dayanan varlıkları; taş, çamur, ahşap, balmumu, bronz ve tunç gibi maddeler kullanarak, estetiksel bir bakış açısıyla üç boyutlu olarak yapma sanatıdır.



Mimarlık: Yapıları ve fiziksel çevreyi, estetik yaratıcılıkla, uygun ölçülerde tasarlama ve inşa etme sanatıdır. İnsanların, kendilerine özgü olarak kültürel, fonksiyonel, teknik ve farklı zevklerde mekanlar yaratmasıdır.



Müzik: Sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış halidir. Sesleri melodi haline getirme sanatıdır. Seslerin melodi olarak kabul görmesi, dinleyenlerin duygularına yönelik etkileşim yapmasına bağlıdır.



Tiyatro: Bir sahnede, seyirciler önünde, oyuncular tarafından, bir hikayenin sergilenmesi sanatıdır. Duyguların ve olayların, hareket ve konuşmalarla anlatılmasıdır.



Dans: Bir müzik eşliğinde, müzikle kaynaşarak yapılan, ritmik ve ahenkli hareketler dizisi, estetik değer taşıyan vücut devinimleridir.





Kaynak: Wikipedia

4 Kasım 2017 Cumartesi

İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Abraham Harold Maslow (1 Nisan 1908 / New York - 8 Haziran 1970 / Kaliforniya). 

"İhtiyaçlar Hiyerarşisi"nin yazarı. "Hümanistik Psikoloji"nin ortaya çıkmasında katkısı bulunan psikoloji profesörü.

İhtiyaçlar Hiyerarşisi nedir?


Maslow tarafından 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmış ve sonrasında geliştirilmiş bir insan psikolojisi teorisidir.


"İhtiyaçlar Piramidi" ya da "Maslow Teorisi" olarak da bilinir.


Maslow'a göre insanların doğuştan gelen birtakım ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar sınırsızdır ve insan bir ihtiyacını giderdikten sonra başka bir ihtiyaç ortaya çıkar. 


Maslow, bu ihtiyaçları en alttan en üste kadar, piramit şeklinde, belirli bir hiyerarşiye göre sıralamıştır. 


Birey, bir kategorideki ihtiyaçlarını tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, yani kişilik gelişme düzeyine geçemez. Daha doğru bir ifade ile birey, alt düzeydeki ihtiyacını giderdikçe en üste doğru ilerler.


Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana kategoriye ayrılmaktadır. 

1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Nefes, besin, su, cinsellik, uyku, boşaltım, vücuttaki denge gibi en temel ihtiyaçlar

2. Güvenlik İhtiyacı: Vücudun, işin, kaynakların, ahlakın, ailenin, sağlığın, mülkiyetin güvenliği

3. Sevgi ve Ait Olma İhtiyacı: Sosyal hayat, arkadaşlık, aile, bir gruba ait olma

4. Saygı İhtiyacı: Kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı 

5. Kendini Gerçekleştirme: Yaratıcılık, erdem, ön yargısız olma, sorun çözme, gerçeklerin kabulü, hayata nesnel açıdan bakma

Kendini gerçekleştirme aşaması, bireyin kendi tam potansiyelini gerçekleştirebilmesi anlamına gelir ve piramidin en üstünde yer alır. Ancak çok az insan bunu başarabilir.







Kaynak: Wikipedia

29 Ekim 2017 Pazar

Yaşasın Cumhuriyet

Cumhuriyet Bayramı...

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te "Cumhuriyet" yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye Cumhuriyeti'nde kutlanan milli bayramdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde okuduğu 10. Yıl Nutku'nda bu günü "En Büyük Bayram" olarak nitelendirmiştir.

-----

1 Kasım 1922... 

Saltanat kaldırılmış ve saltanatın kaldırılmasıyla beraber Osmanlı Devleti resmen sona ermiştir. 

24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalanmış, yeni bir devletin temelleri atılmış fakat devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.

11 Ağustos 1923 tarihinde, ikinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk toplantısını yapmıştır. 13 Ekim 1923'te Ankara, başkent ilan edilmiştir.

Bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk, egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı. Atatürk 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırmış ve "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!" demiştir. 

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermiştir. Meclis önergeyi kabul etmiştir ve böylece Türkiye Devleti'nin yeni yönetim biçimi "Cumhuriyet", yeni ismi "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlenmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olmuştur.

Cumhuriyette, Atatürk'ün de söylediği gibi, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerini temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşların seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri millet adına denetler. Millet, seçimle yöneticileri seçebilir.

29 Ekim 1923 tarihinde, devletin yönetim biçiminin cumhuriyet olarak ilan edilmesi, aynı gece atılan 101 pare top ile kutlanmıştır. 1924 yılında, cumhuriyetin ilanı şenliklerle kutlanmıştır. 2 Şubat 1925'te Dışişleri Bakanlığınca düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerilmiştir. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18 Nisan'da karara bağlanmıştır. 19 Nisan'da teklif TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu kanun ile 29 Ekim günü, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır.

----- 

10. Yıl Nutku'ndan...

29 Ekim 1933, Ankara...

"Türk milleti!

Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır. Kutlu olsun!

Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

Yurttaşlarım!

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti'dir.

Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. 

Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. 

Türk milletinin karakteri yüksektir. 

Türk milleti çalışkandır. 

Türk milleti zekidir.

Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.

Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.

Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

Türk milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk'üm diyene!"

Mustafa Kemal Atatürk


Atatürk'ün Cumhuriyet'in 10. yıl kutlamaları sırasında çekilen fotoğrafı

"10. Yıl Nutku"nun tamamını okumak ya da dinlemek isterseniz aşağıda verdiğim linkleri tıklayabilirsiniz...

* Yazı için tıklayınız...

* Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi sesinden video için tıklayınız... 

* Ayrıca "10. Yıl Marşı" için tıklayınız...     





Kaynak: Wikipedia

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Büyük Zafer

Zafer Bayramı...

30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlığında, zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni anmak için Türkiye Cumhuriyeti'nde her yıl 30 Ağustos günü kutlanan resmi ve ulusal bayramdır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için "Başkomutanlık Meydan Muharebesi" adıyla da bilinen "Büyük Taarruz"un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan Orduları İzmir'e kadar takip edilmiş, 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin tümüyle ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.   

Büyük Taarruz'un planlaması büyük bir gizlilik ve titizlik içinde yapılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını Haziran ayında almış ve bu kararı sadece cephe komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa ile paylaşmıştır. 20 Temmuz 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisinden dördüncü defa olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Başkomutan unvanı verilmiştir. 

26 Ağustos sabahı saat 05.30'da Türk topçu ateşiyle taarruz başlamıştır...

30 Ağustos'ta Kütahya Aslıhanlar civarında kuşatılmış düşman birlikleri, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Muharebesi'nde bozguna uğratılmıştır.

Düşmanın toparlanmasına fırsat vermemek amacıyla, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1 Eylül 1922'de, tarihe geçen ve düşmanın Anadolu'dan tamamen atılacağını açıkça beyan eden o efsane sözünü söylemiştir:

"Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"

Bu emir doğrultusunda ilerleyen ordu, 1 Eylül'den itibaren sırasıyla; Uşak, Eskişehir, Balıkesir, Bilecik, Aydın ve Manisa şehirlerini geri almıştır. En son olarak 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. 

İçlerinde Yunan Ordusu başkomutanı Trikupis'in de yer aldığı çok sayıda Yunan askeri bu taarruz esnasında esir alınmıştır. 

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ordusu'nun İzmir'e girişi

Büyük Taarruz o güne kadar, yaklaşık 200 yıldan beri Türk Ordusunun zaferiyle sonuçlanan ilk taarruz savaşıdır. 

Türklerin kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. 

"Büyük Zafer"den iki yıl sonra 30 Ağustos 1924 Cumartesi günü Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın katılımıyla Büyük Zafer için ilk kutlama yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa o gün Büyük Zafer'in önemini şu şekilde ifade etmiştir:

"Hiç şüphe etmemelidir ki, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır..."

1926 yılında çıkarılan kanunla 30 Ağustos günü Türk ordu ve donanmasının bayramı ilan edilmiştir. Ardından dönemin Milli Savunma Bakanı Recep Peker'in imzasıyla bayramın nasıl kutlanacağına dair bir genelge yayınlanmıştır. 1926 yılından itibaren "30 Ağustos Zafer Bayramı" olarak Büyük Zafer anmaları ve kutlamaları yapılmaktadır.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin sonucunda,

Yok edilmek istenen, 

Ama özgürlüğüne ve bağımsızlığına düşkün bir halk, 

Ülkesini işgalcilerden kurtarmış ve millet olmuştur. 

Türk milleti olmuştur.   







Kaynak: Wikipedia

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Liyakat - Ehliyet - Adalet

Birbirini tamamlayan üç önemli değer..

Özellikle çalışma hayatında başarılı, güçlü ve istikrarlı olmak istiyorsanız çok daha önemlidirler.

Bu değerlere önem vermeyen kişiler ve kurumlar, başarısızlığa ve hatta yok olmaya mahkumdurlar.

Şunu belirteyim,

Bu kurumlardan kastettiğim, bir ülkede bulunan tüm kurumlardır. Tüm sistemi kapsamaktadır.

-----

Türk Dil Kurumundan bu 3 kavramın anlamlarına bakalım...

Liyakat: Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu...

Ehliyet: Ustalık, uzluk...

Adalet: Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme...

-----

Ne yapılmalı?

Kurumlarda, 

İnsanların yaşam tarzına ve inancına karışmadan, ideoloji yapmadan,

Sadece liyakata, ehliyete ve adalete dayalı bir sistem, bir anlayış olmalı. 

Kurumun en başındaki kişi, bu değerlere uygun bir şekilde başa getirilmeli. Ki herkes büyük saygı duysun.

Kurumda çalışmak isteyen herkese bu değerlere göre iş verilmeli.

Yani işi kime vermeliyiz? 

O işi yapmaya uygun, uzman ve onu hak eden kişiye vermeliyiz.

Bu şekilde işe alınan kişi, kurumunu severek ve ona sadakatle çalışır. Hiç bir zaman aldatmaz, ihanet etmez. 

İşte bunu uyguladığınızda ve sistemi oturttuğunuzda hiç bir güç sizi yıkamaz.

Güçlü ve istikrarlı olursunuz. 

Başarı kendiliğinden gelir.   





29 Temmuz 2017 Cumartesi

Retro - Vintage - Antika

Retro, vintage ve antika... 

Sıkça duyduğumuz bu kavramlar arasındaki fark nedir?


Retro, yakın geçmişin akımlarını, modalarını taklit eden tarzdır. Yeni olan ama eskinin izlerini taşıyan şeydir.


Vintage ise, geçmişe ait olan, gerçekten eski olan bir şeydir. Ama henüz 100 yılı devirmemiştir.


Örneğin, 1970 yılına ait bir kol saati vintage; onun benzerinin yeniden yapılması retrodur.


Bir örnek daha vermek gerekirse,


1960'lı yıllarda yapılan bir kıyafet vintage oluyor. Fakat 1960'ların modasına ait kıyafetlerin yeniden üretilip piyasaya sürülmesi ve insanların bunları giymesi halinde o kıyafetler retro oluyor.


Yani vintage için eski; retro için ise eski görünümlü yeni diyebiliriz.


Bir de antika var,


Bir şeyin antika sayılabilmesi için en az 100 yılı devirmesi gerekmektedir. Ayrıca, az bulunur özellikte olması ve tarihsel önemi de belirleyici olabilmektedir. Her şeye antika demek doğru olmaz tabii ki.


Şunu da belirtmek lazım, bunlar biraz göreceli kavramlardır. Bu yüzden farklı bakış açıları ve değerlendirmeler olabilir. 






Kaynak: Wikipedia

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Kahve İçmek İyidir

Neredeyse her gün içtiğim, beni kendime getiren şey... 

Filtre kahve. 

Kahvenin çok türü var. Ama ben filtre kahveye alıştım, onu seviyorum. 

Kahve nedir? 

Kökboyasıgiller (rubiaceae) familyasının "coffea" cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun, su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içecektir. 

Filtre kahveye gelelim,

Suyun filtrenin içindeki kahveden geçerek aşağıdaki hazneye damlaması sebebiyle filtre kahve adını almıştır. Damla kahve de denebilir. Filtre kahve için en önemli araç, kağıt filtredir. Kahve çekirdeklerinin içinden süzülerek geçen su, bu temas sırasında kahvenin aromasını alarak kahve haline gelir. Demleme çaya benzemektedir.

Filtre kahvenin özel makineleri vardır. Hızlı ve pratik olması sebebiyle french press* de kullanılabilir.

Benim kahve makinem

Kahvenin nasıl bir etkisi var ki özellikle çalışmalarımız esnasında bu kadar çok içiyoruz? 

Uykumuzu açıyor doğru. Ama nasıl bir etki yapıyor?

Kahvenin içerisinde kafein bulunduğundan dolayı uyarıcı etkisi çok kuvvetlidir. Kafeinin etkisi beyninize ulaştıktan sonra vücut dopamin* salgılamaya başlıyor. 

Bunun sonucunda,

Çevreye karşı olan duyarlılığımız artıyor. Enerji seviyemiz yükseliyor ve ruh halimizde bir canlanma oluşuyor. Dopamin mutluluk veren bir kimyasal olduğu için, depresyon ve mutsuzluğu karşı da iyi geliyor. İnsanı sakinleştiriyor, metabolizmamızı hızlandırıyor. Ayrıca dopamin seviyesi yükseldiği için parkinson riski de azalıyor. 

Yani bir canlanma geliyor, uykumuz açılıyor. Bol bol kahve tüketmeye devam...

Kahvem hazır :)



Kaynak: Wikipedia

4 Haziran 2017 Pazar

Vivaldi - The Four Seasons

Antonio Vivaldi (4 Mart 1678 / Venedik - 28 Temmuz 1741 / Viyana).

İtalyan barok* klasik müzik bestecisi, virtüöz* kemancı... Vivaldi, beş yüzden fazla konçerto* bestelemiştir ve konçertonun babası olarak anılır. En bilinen eseri, "Dört Mevsim Konçertoları (The Four Seasons)"dır.

Vivaldi’nin müziği yenilikçidir. Çoğu bestesi gösterişli, neredeyse neşeli ve coşkuludur. Vivaldi hayalinde canlandırdığı resimleri müzik haline getirmiştir. 1725'te her biri bir mevsimi temsil eden dört konçertodan oluşan "Dört Mevsim"i yazdı. En ünlü eseri sayılan "Dört Mevsim" konçertolarında mevsimler kendi özellikleri ile anlatılmıştır. Örneğin "Kış", yüksek perdeden notalarla çalınır. "Yaz" ise, kendisinin "Fırtına" olarak da adlandırılan son bölümünde adeta bir fırtınayı çağırır. Solo keman ve küçük bir orkestra için yazılan her bir konçerto, biri yavaş, ikisi ise biraz hızlı olmak üzere üçer parçadan oluşmaktadır. 

* Neden Dört Mevsim'i dinlemeliyiz? (altyazıyı açıp izleyiniz): Tıklayınız...  

* Dört Mevsim (42 dakika): Tıklayınız...

* Vivaldi: The Four Seasons, Summer - 3, Presto:





Kaynak: Wikipedia

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Türk

"Türk" adının bilim çevrelerince kabul edilen ilk kullanımı MS 1. yüzyılda Pomponius Mela ve Plinius adlı Romalı tarihçilerce kaydedilmiştir. Azak'ın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae adı ile kayda geçmiştir.

Türk (Türük, Török, Törk) adı Türkçe belgelerde ilk defa Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında "𐱅𐰇𐰼𐰜 (Türük) veya 𐱅𐰇𐰼𐰚 (Türk) veya 𐰜𐰇
𐰚 𐱅𐰇𐰼𐰜 (Kök Türük)" şeklinde geçer. 

Eldeki belgelere göre Türk adının resmi olarak kullanımı 6. yüzyıldaki Göktürk Devleti'nde kesinleşir. Türkçe belgelere göre Türk adı (Çince突厥) ilk defa Cücen Kağanlığı'nı yıkıp Göktürk Kağanlığı'nı kuran kabileye (Aşina olarak da bilinir) verilmiştir. Türk kelimesi ilk olarak Göktürk Devleti vasıtasıyla bir devletin adı olur ve bu devlete mensubiyeti bildirir.


Türk sözcüğüne yakın ifadeler Çin kaynaklarında M.Ö. 3. yüzyılda geçmektedir. Çin yıllıklarında "T’ieh-lê, T’u-cüeh, Ting-ling" şeklinde değişik biçimlerle ifade edilmiştir. Orhun Abideleri'ndeki edebi dil ve Türk adının yoğun kullanımı da Türk sözcüğünün sözlü ve yazılı olarak daha önceden kullanıldığını gösterir.


Fransız Türkolog Jean Paul Roux, antik Çin yazılarında sözü edilen "Tue'kue" sözcüğünün Türk anlamına geldiğini kabul eder ve Türk olgusunu milattan önceki yüzyıllara kadar geri götürmenin mümkün olduğu görüşünü savunur. Ancak çoğu batılı bilim adamı, M.S. 6. yüzyıl ortalarında Göktürk Kağanlığı'nın ortaya çıkışından önceki dönem için Türk sözcüğünü kullanmaz ve bundan daha eski olan ve Türklerle akraba olan halklara "Proto Türk" veya "Ön Türk" adını verir.

Türk adı, ilk dönemlerde belirli bir toplumun kavmi ismi olmak yerine siyasi mensubiyeti belirleyen bir isim olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin "türe-" eyleminden, "töre" isminden türetildiği ve "türeyen, töreli, tüzüklü (kanunlu)" anlamına geldiği düşünülmektedir. Kelime zamanla "güçlü, kuvvetli, güzel" anlamlarına da gelmiştir. 

Türklerin ulusal sembolü "Bozkurt"tur. Tarih öncesi dönemlerden beri Türklerce kutsal sayılmıştır. Atatürk tarafından da ulusal sembol ilan edilmiş ve birçok yerde kullanılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk parası üzerine Bozkurt resimleri* basılmıştır. Hilal taktiği ya da Turan/Türk taktiği adı verilen yarım çember ile düşmanı ortaya alıp çemberi kapatma stratejisi, kurtlardan görülerek ilk defa Türkler tarafından uygulanmıştır. 

"Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" Mustafa Kemal Atatürk


 
Göktürk Bayrağı



Kaynak: Wikipedia

23 Nisan 2017 Pazar

23 Nisan

23 Nisan'ın içeriği ve önemi nedir?

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın ortaya çıkışında 3 ayrı bayramın payı vardır.


1. 23 Nisan Milli Bayramı
2. 1 Kasım Hakimiyet-i Milliye Bayramı
3. 23 Nisan Çocuk Bayramı

1) 23 Nisan Milli Bayramı

23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Bu yüzden 23 Nisan Türkiye'de ulusal bayram olarak kabul edilmiştir. TBMM'nin açılışının birinci yılında (1921) kutlanmaya başlamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920'de Osmanlı Devleti'nin işgali sırasında direniş gösteren Türk Milletinin oluşturduğu irade ile kurulan ve yine bu iradenin sahibi olan Türk Milletinin anayasa ile verdiği yetkiyle yasama görevi yapan Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal devlet organıdır. "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir" ilkesi TBMM'nin varoluşunun temel dayanağını oluşturur. 

TBMM'nin açılışı,

Mustafa Kemal Atatürk önceden beri Mebuslar Meclisi'nin İstanbul'da değil, Anadolu'da toplanmasını istemekteydi. İşgal altındaki İstanbul'da meclisin tehlikede olduğunu savunuyordu. Atatürk'ün bu düşüncesine karşın Temsil Heyeti'nin yaptığı toplantılarda meclisin İstanbul'da toplanması fikri ağır bastı. Mebuslar Meclisi üyelerini belirlemek için Ali Rıza Paşa hükümeti döneminde seçimler yapıldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri seçimlerde başarılı oldu. 

Temsil Heyeti, seçilen milletvekillerinin Mebuslar Meclisi'nde "Müdafaa-i Hukuk" adında bir grup oluşturmasını istemekteydi. Buna karşın Mebuslar Meclisi'nde böyle bir grup kurulamadı. Ancak heyet, yeniden açılan Osmanlı Mebuslar Meclisi'ne üye olarak İstanbul'a gidecek olan mebuslarla görüşmeler yapmıştı. Temsil Heyeti, hazırladıkları Misak-ı Milli'nin Mebuslar Meclisi'nde kabul edilmesini sağladı.

Temsil Heyeti'nin başkanı olan Atatürk, kendisinin Mebuslar Meclisi'nin başkanı seçilmesini ve Anadolu'da süren hareketin yasal olarak tanınmasını istiyordu. Ancak 18 Mart 1920'de İngiliz işgal kuvvetleri Mebuslar Meclisi'ndeki Temsil Heyeti milletvekillerini tutukladı ve sürgüne gönderdi. Bu tutuklamalardan sonra 18 Mart 1920'de Mebuslar Meclisi kapandı. 

Atatürk bunun üzerine, Temsil Heyeti'ni temsilen meclisi Ankara'da toplanmaya çağırdı ve 21 Nisan 1920'de yayınladığı bir bildiri ile meclisin 23 Nisan 1920'de toplanacağını duyurdu. 23 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazının ardından dualar ile meclis açıldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Mebuslar Meclisi üyelerinden oluşan 324 milletvekili ile kurulan meclis, zorluklar nedeniyle 115 milletvekili ile açıldı. Aynı gün gerçekleşen toplantıda meclis adının "Türkiye Büyük Millet Meclisi" olmasına karar verildi. 

23 Nisan 1920 tarihinde, parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey, Başkanlık kürsüsüne çıktı ve konuşma yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı. 

"Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum." 

Bu açılış konuşmasında, milli egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak "Türkiye Büyük Millet Meclisi" adı kalıcılık kazandı. 

TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Atatürk'ü meclis başkanlığına seçti. Atatürk, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. 


Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, yanında İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve kadrosunun diğer üyeleriyle birlikte TBMM'den çıkıyor. (29 Ekim 1930) 

TBMM binaları,

TBMM, 1920 - 1924 tarihleri arasında bugün "Kurtuluş Savaşı Müzesi" olarak hizmet vermekte olan Birinci TBMM binasında, 1924 - 1960 yılları arasında günümüzde "Cumhuriyet Müzesi" olarak bilinen İkinci TBMM binasında hizmet vermiştir. 1960 yılından itibaren ise bugünkü TBMM binasında hizmet vermektedir. 

Birinci TBMM binasının tarihi 1915 yılına dayanmaktadır. Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı (andezit) kullanılmış olmasıdır. Bina, birinci Milli Mimarlık Döneminin Ankara’daki ilk örneklerindendir. Birinci TBMM binası, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasından, 15 Ekim 1924 tarihine kadar hizmet vermiştir. 1961 tarihinde müze haline dönüştürülen bina, 23 Nisan 1981 tarihinde ise "Kurtuluş Savaşı Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır.



İkinci TBMM binası, 18 Ekim 1924 tarihinden 1960 yılına kadar hizmet vermiştir. Bina, bodrum üzerine iki kat olarak kesme taştan inşa edilmiştir. Pencerelerde görülen kemerler, cephelerdeki çini panolar, geniş saçaklar, Osmanlı ve Selçuklu motiflerinin kullanıldığı kalem işi süslemeli ahşap tavanlar Cumhuriyet dönemi mimarisini yansıtmaktadır. Bina 30 Ekim 1981 tarihinde "Cumhuriyet Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır.



Günümüzde kullanılmakta olan Üçüncü TBMM binasının yapımına Mustafa Kemal Atatürk döneminde karar verilmiştir. 4 Aralık 1936 tarihli Riyaset Divanı (Başkanlık Divanı) Kararı ve 11 Ocak 1937 tarihli 3090 sayılı Kanunla yeni bir meclis binasının yapımına karar verilmiş; söz konusu Kanunda ifade edildiği üzere, yapılacak binanın Türkiye Cumhuriyeti’ne yaraşır bir abide niteliğini taşıması koşulu benimsenmiştir. 1960 yılında inşaatı tamamen bitirilen bugünkü TBMM binası, 6 Ocak 1961 tarihinde Kurucu Meclis toplantısıyla hizmete açılmıştır. Tüm blokları meclis hizmetlerine tahsis edilirken, daha önceki TBMM binaları da müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1961 yılından itibaren çalışmalarını bu binada yürütmektedir. 

Üçüncü TBMM binasının mimari özellikleri ve genel yapısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü simgeleyecek bir biçimde, ağırbaşlı, sağlam ve dayanıklı nitelikte tasarlanmıştır. Tüm mekanları anıtsal, dengeli ve üç boyutlu düzenlemeye göre ele alınmıştır. TBMM binasının yerleşim alanı 19.372 metrekaredir. Bodrum kat üzerine dört kat olarak inşa edilen binanın toplam kullanım alanı ise 56.775 metrekaredir. Ön cephe uzunluğu 248 metredir. 

TBMM binası, tercih edilen mimarlık üslubu ile anıtsallığı sağlayan ölçek büyüklüğü, yüksek kolonlar ve pencereler, üç boyutlu etki yaratan yapı kitleleri, iç bahçeler ve mekanların mükemmel uyumu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ideallerinin simgesi olan bir yapı olarak tasarlanmıştır.



2) 1 Kasım Hakimiyet-i Milliye Bayramı

1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, 1 Kasım, Hakimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kabul edilmiştir.

Daha sonraki yıllarda, TBMM'nin açılış tarihi olan 23 Nisan, "Milli Hakimiyet Bayramı" olarak kutlanmaya başlamış ve bu durum 1 Kasım'ın uzun vadede bayram olarak unutulmasına neden olmuştur.

1935 yılında kanun değiştirilerek, "23 Nisan Milli Bayramı" ile "1 Kasım Hakimiyet-i Milliye Bayramı" birleştirilmiştir. Adı "23 Nisan Milli Hakimiyet Bayramı" haline getirilmiştir.

3) 23 Nisan Çocuk Bayramı

Himaye-i Etfal Cemiyeti (günümüz Çocuk Esirgeme Kurumu) 23 Nisan 1927'de o günü "Çocuk Bayramı" olarak duyurmuştur. Bu bayram, başta kaynak oluşturma olmak üzere, çocuklara neşeli bir gün geçirtme hedefindeydi.

İlk bayram Mustafa Kemal Atatürk'ün himayesinde gerçekleştirilmiştir. Etkinlikler için Atatürk arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu'nun konser vermesini sağlamıştır. O yıl cemiyetin Ankara'daki binalarından birine Çocuk Sarayı adı verilmiş ve çocuk balosu düzenlenmiştir.

1929'da çocuklara olan ilgi daha da artmış, o yıl ve sonraki yıllarda 23 - 30 Nisan haftası "Çocuk Haftası" olarak kutlanmaya başlamıştır.

Bayramın adı 1981'de "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" olarak kabul edilmiştir. 23 Nisan günü Türkiye'de resmi tatil günüdür.

23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti'nde 23 Nisan 1921'de resmi bayram olarak kabul edilmesinden bu yana, değişik adlarla da olsa resmi törenlerle kutlanmıştır. Bayram, devlet erkanının başta Anıtkabir olmak üzere çeşitli Atatürk anıtlarında yaptıkları resmi törenlerle başlamaktadır. Törenlerde İstiklal Marşı okunur ve saygı duruşunda bulunulur. Stadyumlarda ilköğretim öğrencilerinin hazırladığı gösteriler sergilenir ve resmi geçit törenleri yapılır. Akşamları büyük şehirlerde fener alayları düzenlenir. Ayrıca 1933'te Mustafa Kemal Atatürk'le başlayan çocukları makama kabul etme geleneği, günümüzde çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındaki memurların yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir. 

"Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir."* Mustafa Kemal Atatürk


Atatürk 1929 tarihli 23 Nisan kutlamalarında, Ankara



Kaynak: Wikipedia
https://www.tbmm.gov.tr/yayinlar/tbmm_binalari_tr_20102016.pdf