27 Mayıs 2018 Pazar

Bal Arısı

Arı, zar kanatlılar takımına ait apoidea familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir. 

Zar kanatlıların özelliği, içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve iki çift saydam zar şeklinde kanatlarının olmasıdır. Arıların vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Vücutları yumuşak yapıdaki yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır. Kılların rengi türe göre değişkendir. 
Bal arısı, yaban arısı, eşek arısı, bombus gibi birçok arı türü vardır. 


Bizim konumuz "Bal Arıları"... 

Bal arıları aslında "böcek yiyen" bir familyanın alt üyesidirler fakat artık böcek yemeyi bırakmışlardır. 


Bal arıları yaklaşık 1,2 cm uzunluğundadır. Ortalama olarak saatte 24 km hızla uçabilirler. Dakikada 11 bin 400 kez kanat çırparlar. Baş ve göğüs bölümleri az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki renkleri soydan soya değişir. İki büyük bileşik göz ve üç basit göz, başlarının tepesinde yer alır. Başlarında bir çift duyarga (anten) bulunmaktadır. Bunlar sayesinde koku, tat ve dokunma duyularını sağlarlar. Duyargalarının içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde, duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Bu duyargalar o kadar hassastır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar.  


Bal arıları ana (kraliçe) arı, erkek arılar ve işçi arılardan oluşur. Bir kovanda ana (kraliçe) arı, birkaç yüz erkek arı ve 10 - 80 bin işçi arı bulunur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç arıdan ana arı ve işçi arılar dişidir. Yavruları ana arı yapar. Döllenmiş yumurtalardan işçi ve ana arılar, döllenmemiş yumurtalardan erkek arılar meydana gelir. Ana arı ile işçi arı arasındaki farkı, larva* döneminde yapılan beslenme oluşturur. 

Bal arıları, toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar. 


Bal arılarının dış görünüşleri genel olarak birbirlerine çok benzer. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda ana (kraliçe) arının salgıladığı bir kimyasal madde vardır ve kovandaki bütün arılar bu maddeyi kraliçeden alırlar. Bu şekilde kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar ve bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.


Ana (kraliçe) arı, kolonilerde genellikle bir tane olur ve diğer dişilere göre daha büyüktür. Kolonideki arıların çoğunun hatta hepsinin annesidir. Ayrıca arıların başıdır. Temel görevi yumurtlamaktır. Kolonideki işçi arılar tarafından larva halindeyken seçilir ve cinsel olgunluğa erişene kadar arı sütü ile beslenir. Üreme sadece kraliçe arı vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar erkeklerle çiftleşemezler. Koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler salgılar. Kaliteli ve genç bir kraliçe arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde 2000 dolayında yumurta yumurtlayabilir. Kraliçe arı kaza sonucu öldüğünde veya yumurta bırakması yavaşladığında, işçi arılar yeni bir kraliçe adayı yetiştirmeye başlarlar. Kraliçe arı, yeni bir koloni kurmak için arı sürüsü ile birlikte ana koloniden ayrıldığında, kuluçkadan çıkan ilk kraliçe adayı diğer kraliçe adaylarını yok etmeye çalışır. Eğer iki kraliçe adayı aynı anda kuluçkadan çıkarlarsa ölümüne dövüşürler. Kraliçe arılar ortalama 4 ile 5 seneye kadar yaşayabilirler. Bununla beraber birçok arıcı her sene ya da iki senede bir kraliçe arıyı değiştirir. 


İşçi arılar, bir arı kolonisinde çiftleşme kapasitesine sahip olmayan dişi arılardır. Kolonideki arıların neredeyse tamamı işçi arılardır. Bir bal arısı kovanında kışın yaklaşık 20 - 30 bin, yazın 60 - 80 bin arası işçi arı bulunur. İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. Kolonide polen ve nektar toplama, savunma, inşaat, temizlik, bebek bakımı ve cenaze işlerinden sorumludurlar. Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşırlar. Taşıyamayacakları kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri de öldürürler ve propolis* ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barınamamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir. İşçi arılar kış aylarında 4 - 9 ay, yaz aylarında 6 hafta civarı yaşarlar. İşçi arıların dikenli bir iğnesi bulunur ve bu iğne ile bir canlıyı soktuklarında iğnelerini bırakır ve ölürler.


Erkek arılar, arı kolonilerinde tek görevleri ana (kraliçe) arıyla çiftleşmek olan, bal üretmeyen arılardır. Erkek arılar çiftleşme esnasında ölürler. Kraliçe arı, genelikle erkek arılardan daha iridir. Erkek arılar ise genellikle işçi arılardan iri olurlar. İşçi arılardan iridirler ama iğneleri ve kendilerine besin toplayabilecekleri organları yoktur. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Kraliçe arı kolonideki genetik çeşitliliği muhafaza etmek için genellikle birden fazla erkek arı ile havada çiftleşir. Bu çiftleşme uçuşları art arda birkaç gün tekrarlanabilir. Daha sonra kraliçe arı yumurta bırakmaya başlar ve yeni bir koloni kurmak amaçlı uçuşlar haricinde, kovanı terk etmez. Normalde kraliçe arının döl kesesinde, hayatı boyunca bırakacağı tüm yumurtaları dölleyecek kadar sperm bulunur. Bir kolonide tamamı dişi olan işçi arılara kıyasla az sayıda, genellikle 300 ile 3000 arasında erkek arı bulunur. Sonbahar geldiğinde veya kolonide uzun süreli sıkıntı yaşandığında işçi arılar tarafından koloniden uzaklaştırılırlar. Sadece birkaç hafta yaşarlar. 



Sırasıyla kraliçe, işçi ve erkek arılar

İşçi arılarda ve ana (kraliçe) arıda, karın sonunda iğne bulunmaktadır. İğne, arılar için sivri uçlu bir savunma organıdır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır. İşçi arıların iğnesi geriye çentiklidir, bundan dolayı işçi arılar birisini sokmak üzere iğnesini batırdıklarında geri çekemezler. Bu nedenle arılar kendi hayatlarını tehlikede görmediği sürece insanları sokmazlar. Arıların sokması savunmalarının en son safhasıdır. Önce sesle uyarırlar, daha sonra toplu halde gürültü yaparlar. Halen tehlike hissederlerse, hızla tehlike gelen yere doğru uçup çarparak korkutmaya çalışırlar, olmadı en son olarak sokarlar. Arı sokması alerjik yapılı kişilerde ve solunum yollarına yakın sokmalarda öldürücü olabilir. 


Arı iğnesi

Arılar, insanlar tarafından yenen bir besin üreten tek böcek türüdür. İnsanlar arılardan bal, polen, arı sütü, arı zehiri ve propolis elde ederler. Bir kiloluk bir balın yapılabilmesi için 40 bin arının, yaklaşık 6 milyon çiçeğe konması gerekmektedir. Bir işçi arı yaşadığı süre boyunca, bir çay kaşığının 12'de 1'i kadar bal yapabilmektedir. Bal bozulmayan tek gıdadır. Bal sağlıklı ve lezzetli bir ürün olarak tanınmakla birlikte, şeker hastalarının ve 1 yaş altındaki bebeklerin uzak durmaları gereken bir üründür. Polen ise alerjik kişilerin, dikkatle tüketebileceği bir üründür. Arı sütü, arı zehiri ve propolis tıbbi araştırmalarda kullanılan ürünlerdir. 


Bal peteği

Bal arıları polenleri toplanmış çiçeğe diğer arıların bir daha uğramaması için, polen aldıkları çiçeğin üzerini elektriksel bir alanla kaplarlar. Vücutlarındaki elektro alıcılar tarafından bu izleri görüp algılayan diğer arılar ise bu çiçeklere uğramıyor, zaman ve enerjiden kazanmış oluyorlar. 

Arılar aralarında çeşitli ritmik hareketler yaparak iletişim kurarlar. Bilim adamları tarafından bu dansa "arıların dansı" denmektedir. Arılar hareketleri ve dansları gibi, vızıltılarını da bilgiyi iletmek için kullanırlar. Tehlikeli durumlarda arılar, tehlikeyi haber vermek için daha yüksek sesle vızıldarlar. 

Bal arıları insan yüzlerini ayırt edebilmektedir. Arılar mavi ve ona yakın renkleri çok rahat görürler fakat kırmızı rengi siyah olarak algılarlar. Ayrıca doğadaki birtakım işaretleri akıllarında tutarak yönlerini bulabilmektedirler.  

Arılar hastalanabiliyorlar ancak hastalıklarını kovandaki diğer arılara bulaştıramıyorlar. Çünkü arılar bir virüs kaptıklarında, yön duygularını yitiriyorlar ve yuvalarını bulamadıkları için tek başlarına ölüyorlar. 

Myanmar'da bir madende amber içinde bulunan "melittosphex burmensis" cinsi arı, tarihte bilinen en eski arıdır. Bu tür, yaklaşık 100 milyon yıl önce yaşamıştır. 


Melittosphex Burmensis

Arılarla ilgili en önemli konu ise, doğaya olan katkılarıdır. Arıların ekolojik katkıları çiçeklerin döllenmesi, erkek ve dişi çiçek organlarında gerçekleştirdikleri polen taşıma konusundaki katkıları üzerinden gerçekleşmektedir. Öyle ki, arıların dölleme işlemine ihtiyaç duymayan bitki sayısı son derece sınırlıdır. Bir araştırmaya göre dünyadaki gıda maddelerinin yüzde 90'ı 82 çeşit bitkiden elde edilir ve bunların yüzde 77'si arılar tarafından döllenmeye muhtaçtır.

Arıların bu ekolojik katkısına istinaden Albert Einstein şöyle demiştir: 

"Arılar yeryüzünden silinip giderse, insanoğlu yalnızca dört yıl yaşayabilir. Arılar olmazsa döllenme olmaz, hiçbir bitki, hiçbir hayvan, hiçbir insan olmaz."   




Kaynak: Wikipedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder