31 Mayıs 2018 Perşembe

Migren

Migren, çoğunlukla otonom sinir sisteminde* görülen birkaç belirtiyle bağlantılı olan tekrarlayıcı orta şiddette ve şiddetli baş ağrısı ile karakterize kronik bir rahatsızlıktır.


Migren hastanın günlük yaşamını etkileyebilir. İş hayatında ya da gün içerisinde gerçekleştirdiği aktivitelerde kısıtlılık yaratabilen bir baş ağrısı tipidir. Ağrı genellikle ense, şakak veya göz çevresinde başlar. Özellikle zonklayıcı ya da keskin olarak şakak bölgesinde sabit olur. Eğer baş ağrısı ataklar halinde ortaya çıkıyorsa, bu ağrıya migren ağrısı denir. Ağrının çeşidine göre hareket ettikçe kötüleşebilir. Ağrı ile birlikte bulantı ve kusma gibi belirtiler meydana gelebilir. Işığa ve sese karşı duyarlılık oluşabilir. Migren ağrısını dayanılmaz kılan yukarıda sayılan bulguların eşlik etmesi ve bunların saatlerce ya da günlerce sürmesidir. Migren atakları bazı insanlarda yılda 1 - 2 defa, bazı insanlarda ise ay içerisinde defalarca görülebilir. Migren ağrısı çeken kişilerin neredeyse üçte biri, yakın zamanda baş ağrısının meydana geleceğinin sinyallerini veren geçici duyusal, motor bozukluk, görme ya da konuşma kabiliyeti bozukluğu olan bir aura* hisseder. 

Dünya genelinde, toplumun yüzde 10'undan fazlası hayatlarının bir döneminde migrenden etkilenmektedir. Ortalama olarak, kadınların yüzde 18 - 20'sinde; erkeklerin ise yüzde 6 - 8'inde migren ağrısı görülmektedir. Migren en yaygın olarak 15 ile 24 yaş arasında başlar, en sık 35 ile 45 yaşlarında görülür. Ayrıca migrenli hastaların yaklaşık yüzde 70'inin ailesinde, başka migrenli hastalar bulunmaktadır. 

Nörolojik bir hastalık olan migren, doktora en fazla başvurulan rahatsızlıklardan biridir. Migrenin nörovasküler bir bozukluk olduğu düşünülmektedir. Çünkü migren mekanizmasının beyinde başladığını ve kan damarlarına yayıldığını destekleyen bulgular mevcuttur. Bazı araştırmacılar nöronal mekanizmanın daha büyük bir rol oynadığını, bazıları ise kan damarlarının daha etkili olduğunu düşünmektedir. Başka araştırmacılar ise her ikisinin de benzer derecede önemli olduğunu düşünmektedir. Yüksek serotonin* düzeylerinin de işin içinde olduğu düşünülmektedir. Migren ağrıları depresyon, kaygılanma, bipolar bozukluk gibi birçok psikolojik durumla ilişkilidir. 

Migrenin sebebi olarak, genetik ve çevresel faktörlerin etkisi vardır. Atakların meydana gelmesinde, serotonin de dahil olmak üzere beyin kimyasallarında yaşanan dengesizliklerin büyük rolü vardır. Bilinen en yaygın tetikleyici faktörler stres, açlık ve yorgunluktur. Migrenli kişilerin ev içindeki havanın kalitesi ve ışıklandırma ile ilgili bazı koruyucu tedbirler alması tavsiye edilmektedir. 

Migrende olası dört aşama bulunur fakat bu aşamaların tümünün yaşanması gerekmemektedir. Bu aşamalar şöyledir:  

1. Prodrom: Baş ağrısından saatler veya günler öncesinden meydana gelir. Bu dönemde migrenin belirtileri ortaya çıkmaktadır. Durgunluk, vücutta hissedilen yorgunluk, ruh halinde değişkenlik gibi belirtilerdir. 

2. Aura: Baş ağrısından hemen önce oluşur. Genel anlamda göz ile ilgili meydana gelen aksaklıklardır. Zihinde bulanma ve yüzde meydana gelen karıncalanmalar, migren ağrısının başladığı dönemden kısa bir süre önce meydana gelmektedir. 

3. Ağrı: Baş ağrısı aşamasıdır. Migren hastasının en zorluk çektiği dönemdir. Ağrı başın her tarafında olabilir. Vücudu yoracak bir iş yapıldığında ağrılar artmaktadır. 

4. Postdrom: Migren atağından sonra yaşanan etkilerdir. Rahatlamanın başladığı ve ağrının yok olmaya başladığı evredir. Bu evrede his olarak bazı insanlar mutlu ve yerinde duramayacak kadar sevinçli, bazı insanlar ise sinirli ya da tükenmiş hissederler. 

Belirli aralıklarla yukarıda bahsi geçen semptomlar yaşanıyorsa, uzman doktora görünmek gereklidir. Hastalar baş ağrısını ağrı kesici ilaçlarla kontrol etmeye çalıştıkları için, migren hastalığı yeteri kadar bilinmemekte ve bu sebeple tedavisi yapılamamaktadır. Migren ve baş ağrısı ataklarını önlemede, doğru ilaç tedavileri ve hastaların yaşam tarzlarında yapacakları küçük değişiklikler olumlu sonuçlar verecektir. Tam bir migren tanısı koymak ve doğru sonuçlar almak için, uzun bir süreç ve uzman doktor kontrolü çok önemlidir.  






Kaynak: Wikipedia 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder